Uzay turizmi 2000’li yılların başından itibaren gelişmiş ticari yapıya sahip şirketlerin ilgilendiği bir alan. Günümüzde Mars’ın kolonileştirilmesi çalışmalarını ticari firmaların gerçekleştirebiliyor olmaları da bu temele dayanıyor.
İlk uzay turizmini Rusya 2001 yılında Amerikalı mühendis ve multimilyoner Dennis Anthony Tito’yu Uluslar Arası Uzay İstasyonu’na (ISS) götürerek başladı. Bu gezinin maliyeti iş adamına 20 milyon USD yi bulmuş ve kendisi ilk uzay turisti unvanı ile ISS’te 8 gün kalmıştır.
Belirtilen ücret bu oluşumun ticari bir yapı kazanması için çok yüksek olduğundan, bu yapının verimli bir ticari oluşuma çevrilmesi için maliyetlerin düşürülmesi gerekliliği açık bir şekilde gözükmekteydi.
2007 yılında Sir Richard Branson Virgin Galactic firmasını kurarak bu pazara giriş gerçekleştirdi. 2009 yılında ilk turisti taşımayı planlayan firma, bu konuda hızlı bir geliştirme ekibi kurdu. Aynı zamanda oluşturulacak uçağın roket, gövde ve elektronik aksamları için bir nevi yarışma düzenleyerek üretici firmaların rekabetçi bir ortamda hızlı ve ekonomik ürün geliştirmelerini sağlamaya çalıştı.
Ana fikir bir ana mekik ve onunu taşıyacak kargo uçağından oluşuyordu. Bu sayede belirli bir irtifaya çıkarılmış olan ana mekik, kargo uçağından ayrılarak roket motorlarını ateşleyecekti. Bu sayede yeryüzenden ayrılmak için gereken yakıttan tasarruf sağlanacak ve kalkış aşamasında ki birçok zorluk ortadan kalkacaktı.
Aracın tasarımı Scaled Composites firması gerçekleştirdi. Ana mekiğin adı Space Ship Two, taşıyıcı uçağın adı White Knigh Two olarak belirlendi.
2009 yılında ilk uçuşun planlanmasına rağmen 2014 yılına gelindiğinde Virgin Galactic firmasının projesi halen neticelenmemişti. Bunun temel nedeni Space Ship Two’nun henüz güvenlik testlerini geçememiş olmalarıydı. Oluşan ticari baskılar sonucu program hızlandırılmış ve nihai test için yeterli koşulların sağlandığı düşünülmüştü.
31 Ekim 2014 tarihinde California’daki Mojeve çölü üzerindeki üstte test için start verildi.
Space Ship Two’nun pilotu 43 yaşındaki Peter Siebold ödüllü bir mühendis ve 11 farklı deneysel uçağa pilotluk yapmış tecrübeli bir isimdi. Yardımcı pilot 39 yaşındaki Michael Alsbury ise deneyimli bir pilot ve havacılık mühendisiydi. Her iki pilot da 9 ay boyunca bu uçuş için eğitim aldılar.
Kanat açıklığı 42 metre olan ve 4 adet jet motoruna sahip White Knigh Two, Space Ship Two’yu 46.000 feet (14 KM) yüksekliğe çıkartacak, daha sonra kargosu olan Space Ship Two’yu serbest bırakacak ve roketlerini ateşleyen uzay aracı 330.000 feet(100 KM) daha tırmanarak uzay sınırı olan 360.000 feet’e (110 KM) ulaşacaktı. Son olarak uzay aracı kanat açılarını değiştirip, süzülerek yeryüzüne geri inecekti.
Bu noktada standart ticari uçakların yaklaşık 15.000 ile 35.000 feet (5-10 KM) yükseklikte seyir gerçekleştirdiğini belirtmek gerek.
Bu görev Space Ship Two’nun 36. test uçuşu ve kendi motorlarını kullandığı 4. uçuştu. Saat 09:20’de araç için kalkış izni verildi. Kalkıştan inişe kadar uçuşun yaklaşık 1 saat sürmesi planlanmıştı. Uçuş esnasında kalkış irtifasına yaklaştıklarında kokpitin ana göstergesi bir anlığına kararıp tekrar açılıyor, bu bile uçuşun iptali için yeterli bir sebepken teste devam edilmesine karar veriliyordu.
46.000 feet yüksekliğe gelinince Space Ship Two, White Knigt Two’dan serbest bırakıldı ve roket motorunu ateşledi. Uzay aracının maksimum hızı Mach 3 yani ses hızının 3 katıydı. İstenilen irtifaya ulaşılması için roket motorunun 38 saniye çalışması gerekiyordu. Ancak ateşlemeden sadece 14 saniye sonra yer kontroldeki uçuş mühendislerinden birinin ekranına süzülme kilitlerinin açıldığı mesajı geldi. Ancak görevi iptal etmek için artık çok geç kalınmıştı ve Space Ship Two havada parçalandı.
Bu kaza kaptan pilot Peter Siebold paraşütü ile atlayarak yaralı olarak kurtuldu. Ancak ikinci pilot Michael Alsbury parçalanma esnasında kokpitte sıkışarak hayatını kaybetti. Uçağın enkazı 8 kilometrelik bir alana yayıldı.
Kazanın hemen ardından konu Ulusal Ulaştırma Güvenliği Kurulu (National Transportation Safety Board-NTSB ) tarafından incelemeye alındı. Yapılan inceleme sonucu yer kontrole ulaşan hata verisi doğrultusunda uçuşun videosu incelendi ve ateşleme esnasında iniş için kullanılacak Tüy Modu’nun aktif hale geldiği tespit edildi.
Bunun nasıl gerçekleştiği ile ilgili kokpit içi kameralar incelendiğinde yardımcı pilot Peter Siebold’un Tüy Modu kilidini açtığı tespit edildi. Yine de kanatların açısının değiştirilmesi için ikinci bir kolun daha hareket ettirilmesi gerekmekteydi ve bu görüntülerde buna rastlanılmamıştı. Sorun uzay aracının yer yüzene dönerken yavaşlamasını sağlayacak sistemin nasıl olurda ses hızına ulaşacağı sırada aktif hale geldiği üzerine kilitlenmiş durumdaydı. Bu hatanın sebebinin bulunması Virgin Galactic’in uzay macerasının geleceğini belirleyecekti.
Yapılan soruşturmaya NTSB uzay gemisinin tasarımcı firması Scaled Composites teknisyenlerini de dahil ettiler. Onlardan alınan bilgiye göre Tüy Modu kilidinin 1,4 Mac hıza ulaştığında açılması gerekiyordu. Ancak gemini telemetre sistemi işlemin 0,84 Mac ta gerçekleştirildiğini gösteriyordu.
Bunun yarattığı en büyük sorun uzay gemisinin aerodinamik yapısı. Uzay gemisi ses hızının altında seyrederken kuyruk kısmında yüksek miktarda kaldırma gücü oluşuyor. Yani kuyruğu yukarı itiyor. Ses hızı geçildikten sonra ise yüksek irtifadaki görece seyrek hava ile birlikte bu baskı azalıyor ve kuyruk dengeleniyor. Sonuç olarak kilitlerin erken açılması uçağın aerodinamik yapısının sonucu olarak kuyruk kanatlarını Tüy Moduna alıyor ve uçağın parçalanmasına sebep oluyor.
Araştırma esnasında bu hatanın ölümcül sonuçları ile ilgili test pilotlarına yeterli bilgilendirmenin yapılmadığı, simülatörlerin yeterince gerçekçi olmadığı belirlendi.
Bu kazada pilot hatası ön plana çıkmış olsa da, kişisel görüşüm tasarımın bu olayda büyük bir pay sahibi olduğu yönünde.
Bu kaza sonrası program uzun bir süre askıya alındı. Ancak Sir Richard Branson hala bu hayalinin peşinden koşmaya devam ediyor.
Uzay maceramızda gerçekleşen bu kaza, ne ilk nede son kaza olacaktır ancak bu cesur ve idealist insanlar topluluğunun kısa süre içinde uzayı hepimiz için ulaşılabilir hale getireceğine inanıyorum.
Kaynak: National Geographic, Nasa, Virgin Galactic